Beyaz Fırın
beyaz fırın'ın hikayesi, 1800'lerin ortasında, Balat'ta başladı. büyük dede kozma stoyanof'un ailesini geride bırakarak amcalarının yanına gelip yerleştiği balat'ta açtığı simitçi dükkanı, ardından yanına yerleşen ailesinin ve beyaz fırın'ın 5 nesillik hikayesinin doğduğu yer oldu.
3 oğlu vardı Kosma Stoyanof'un. Oğullarından Dimitri de eşi Katina'yı alıp yanlarına yerleşince, Kosma 3 oğlu için 3 fırın açtı. Oğullardan Petro, Sarıyer'de şimdiki Sarıyer börekçisinin olduğu dükkandaydı. Grigor, Karaköy'deki fırının başındaydı. Ancak babaları Kosma'ya söz verdikleri gibi her sıkıştıklarında Üsküdar'daki Dimitri ve Sarıyer'deki Petro ile birbirlerine destek veriyorlardı.
Karaköy, Üsküdar ve Sarıyer'de açılan fırınlardan Üsküdar'dakinin başına Dimitri Stoyanof geçip ardından da ailesiyle birlikte Kadıköy'e yerleştiğinde yıl 1920 idi. Böylece Beyaz Fırın'ın Anadolu yakasındaki hikayesi de başlamış oldu. Üsküdar'da iyi giden işler Dimitri'yi Kadıköy'de bir dükkan daha açmaya yöneltmişti. Önce çarşıdaki Cumhuriyet Fırını'na ortak oldular. 1931 yılında, bir yandan borçlar ödenirken bir yandan da Dimitri ve Grigor Denizcilik İşletmelerinin açtığı ihaleye katılıp Haydarpaşa Garı önündeki büfenin işletmeciliğini aldılar.
Kadıköy Çarşı'daki fırın ve Haydarpaşa’daki büfenin yanı sıra Kadıköy İskelesi'nin büfesini de işletmeye başlamıştı Stoyanof ailesi. İşler yoğunlaşında, kardeşlerden Dimitri Kadıköy'de bugün varolan Beyaz Fırın'ı ve büfeleri, Grigor ise Üsküdar'daki fırını üstlendi. Dimitri’nin Karaköy'deki büfenin işletmesi için girdiği ihaleyi kazandığı günün akşamı Galata Köprüsü'nden yürürken duyduğu iki el silah sesiyle karanlığa gömüldü herşey.
Dimitri'nin ölümünün ardından ikinci Dünya Savaşı'nın da başlamasıyla sıkıntılı günler başgösterdi. İki fırında birden üretim yapacak hammaddeyi bulamaz olunca büfeler ve Cumhuriyet Fırını'nı kapatıp bugünkü Kadıköy Beyaz Fırın'da devam ettiler işlerine.
Un ve şekerin karneyle satıldığı 40’lı yıllar da tüm ülke için olduğu gibi Beyaz Fırın için de zor geçti. Başlıca malzemesini bulmakta zorlanan fırın, o dönemde neredeyse sadece acıbadem kurabiyesi satarak ayakta kalmayı başardı. Çünkü acıbademde un yoktu, yumurta, şeker fındık ve çok az acıbadem ile yapılıyordu.
1980’lerin sıkıntılı zamanları, Beyaz Fırın’ın hala ününü koruyan Patatesli Sarmasının da çıkış noktası olmuştu. Narh uygulaması nedeniyle kuru poğaça ve açmanın belirlenen fiyattan satılması mümkün olmayınca dönemin pek çok esnafı gibi Mitko da alternatif çözümlere yöneldi. Açma yerine patatesli sarma, poğaça yerine dolma yapmaya başladılar. Narh uygulaması uzun sürmedi ve açma ile poğaça tekrar satılmaya başladı. Ama Patatesli Sarma Beyaz Fırın müşterilerinin gönlünde asırlık tatlardan biri olarak yer etti.
Yıllar içerisinde Beyaz Fırın hep Türkiye’nin tarihine tanıklık etmeye devam etti. Mitko’nun yönetime geçmesiyle yeni bir mağaza açma fikri de gündeme geldi. Kadıköy’ün ardından ilk olarak Cemil Topuzlu mağazası açıldı. Açıldığı o yıllarda bu bölge o kadar sakindi ki, pek çok kişi Mitko’nun bu kararına hayret etti. Ancak endişe edilenin aksine, Cemil Topuzlu mağazası Beyaz Fırın’a yeni müdavimler kazandırdı. 2003’te Erenköy, 2005’te Suadiye, 2008’de Ataşehir mağazaları açıldı. 2015’te ise Beyaz Fırın ilk kez bir alışveriş merkezi projesinde yer alarak Akasya Alışveriş Merkezi’nde yeni bir mağaza açtı.
1800’lerden bugüne, iki asırlık hikayesi boyunca hiç değişmeyen bir heyecanla üretmeye devam etti Beyaz Fırın. Kadıköy'ün çocuk müdavimleri şimdinin anneanne, babaanne ve dedeleri oldu, ama alışkanlıkları hiç değişmedi. O zaman anne babalarının elinden tutup gelen çocuklar şimdi torunlarıyla Beyaz Fırın’a misafir oluyorlar.
Ankaradaki magazanız kapandı tekrar acılacakmı
Elif Hanım, Sorunuz hangi marka içindir?