Deprem sonrası psikolojik sorunlar hakkında…
Deprem sonrası psikolojik sorunlar, afetlerin sık görülen sonuçlarından biridir. Deprem, doğal bir felaket olduğu için, bireylerde dehşet, kaygı ve endişe yaratabilir. Deprem sonrası psikolojik sorunlar, yıkıcı bir depremden sağ kalanların yaşayabileceği durumları kapsar. Bu makalede, deprem sonrası psikolojik sorunlar hakkında bilgi verilecektir.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu Nedir? (PTSD)
Deprem sonrası yaşanan en yaygın psikolojik sorunlardan biri Travma Sonrası Stres Bozukluğu – Post-Traumatic Stress Disorder PTSD’dir. Deprem sırasında veya sonrasında yaşanan travmatik olaylar, bireylerde yoğun korku, dehşet ve acı verici hatıralar bırakabilir. Bu, kişinin uyku sorunları yaşamasına, anksiyete ve depresyona neden olabilir. PTSD semptomları arasında kabuslar, flashbackler, hipervijilans ve kaçınma davranışları bulunur.
Anksiyete Bozukluğu
Deprem sonrası anksiyete bozukluğu, yoğun kaygı, korku ve endişe semptomlarını içerir. Kişi, deprem sırasında veya sonrasında tekrar deprem yaşayacağından korkabilir. Bu durum, sürekli kaygı hali, panik ataklar ve fiziksel semptomlar (örneğin, kalp çarpıntısı, terleme, titreme) gibi semptomlarla kendini gösterebilir.
Depresyon
Deprem sonrası depresyon, kişinin üzgün, umutsuz ve çaresiz hissettiği bir durumdur. Deprem sırasında veya sonrasında kaybedilenler, evlerin kaybedilmesi ve hayatın zorlu koşullarına uyum sağlamak gibi durumlar, kişide depresyon semptomlarına neden olabilir. Depresyon semptomları arasında üzüntü, kayıp ilgisi, uykusuzluk, yorgunluk ve iştah değişiklikleri bulunur.
Suçluluk Duygusu
Deprem sonrası yaşanan kayıplar, hayatların mahvolması veya yaralanmalar, kişide suçluluk duygusu oluşmasına neden olabilir. Kişi, daha fazla bir şey yapabilseydi veya daha iyi hazırlanmış olsaydı, belki deprem sonrası yaşananlar olmazdı diye düşünebilir.
Sosyal İzolasyon
Deprem sonrası yaşanan sosyal izolasyon, kişinin yalnız, yalıtılmış ve yalnız hissetmesine neden olabilir. Kişi, deprem sırasında veya sonrasında aile üyelerini veya arkadaşlarını kaybetmiş olabilir, bu durumda içine kapanma, kendini sosyal ortamdan uzaklaştırma eğiliminde olabilir.
Yaşanan deprem felaketi sonrası uzmanların yorumlarını da sizler için bir araya getirdik…
Deprem Sonrası Akut Stres Bozukluğuna Dikkat!
“Ülke olarak zorlu bir süreçten geçiyoruz. Bu süreçte hepimiz aynı gemideyiz bu gemi içerisinde hepimiz yaralar aldık, kayıplar yaşadık ve ne yazık ki yaşamaya devam ediyoruz” diyen İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Psikoloji bölümünden Kln. Psk. Müge Leblebicioğlu Arslan’ın açıklamalarını aktarıyoruz.
Travma Sonrası Neler Yaşıyoruz?
‘Yaşamımızı, yaşam şeklimizi değiştiren kriz olarak adlandırdığımız her türlü olay ya da durumu travma olarak adlandırabiliriz. Ancak her kriz travma sonrası stres bozukluğu oluşturacak diye bir durum söz konusu değildir.’
Şu anda hepimiz doğrudan ya da dolaylı olarak travmaya maruz kalıyoruz. Travma yaşadıklarımızın fazla gelme, taşıyamama hali olarak tanımlayabiliriz. Akut kriz anında gösterdiğimiz tutumlar ya da duygusal değişimler doğrudan TSSB yaşadığımız ya da yaşayacağımız anlamına gelmez. Aniden gelişen deprem gibi beklenmedik kriz durumları karşısında bazı tepkiler gösterebiliriz. Sinir sistemimiz bu aniden gelişen durum karşısında zorlanabilir. Bu zorlanma normalden farklı olarak kalp çarpıntısı, nefes darlığı, göğüste sıkışma gibi fizyolojik tepkiler ya da ağlama nöbeti, öfke krizi, donup kalma, üzüntü, korku, keyifsizlik, suçluluk gibi duygusal tepkiler göstermemize neden olabilir. Tüm bunlar bu süreçte son derece normaldir.
‘Akut stres belirtilerinden ziyade travmayı nasıl işlediğimiz TSSB ‘min oluşumunda belirleyici bir faktördür’
Çalışmalar deprem gibi afet olaylarında üç ve dördüncü haftadan sonra gösterdiğimiz belirtilerin TSSB oluşumuna dair ilk işaretler olduğunu göstermektedir. TSSB’nun sinyalleri çoğunlukla kriz anının sonlandığı noktada başlamaktadır. Ancak halen bir kriz anı içerisindeyiz ve bu kriz henüz sonlanmadı. Artçı depremler, enkaz altında kalan insanlar, hasar gören binaların başında bekliyoruz. Hepimizi doğrudan ya da dolaylı yoldan bu krize şahit oluyoruz.
İkincil Travmanın Oluşumunda Koruyucu Önlemler Nelerdir?
Gördüğümüz, duyduğumuz ve izlediklerimiz ‘’İkincil Travma’’ oluşumuna neden olabilmektedir. Travmanın işlenmesi TSSB önlemede oldukça önemlidir. Her yaş grubu için travmayı işlemede yardımcı olacak önlemleri şu şekilde özetleyebilirim:
Güvendesin mesajı verin:
Günlük rutinlerimizle kendimize özellikle şu dönemde en çok ihtiyaç duyduğumuz ‘’güvendesin mesajını’’ verebiliriz. Rutinlerinize devam etmek için çabalayın: Rutinler içinde bulunduğumuz yoğun belirsizlik halini bir nebze belirli hale getirerek kişinin kendisini güvende hissetmesini sağlar. Belirli bir yerde ve saatte yemek yemek, temizlik yapmak, sohbet etmek, çocuğunuzla ilgilenmek, belirli bir yerde yürüyüş yapmak vb. günlük rutinlerinizi bu süreçte yeniden oluşturmaya çalışın.
Sosyal medya ve haber kanallarına aşırı maruz kalmaktan kaçının:
Bu süreçte belirsizliğin oluşturduğu kaygıyla baş edebilmek için sosyal medya ve haber kanallarına sürekli olarak kendinizi maruz bırakıyor olabilirsiniz. Bu noktada bilgi edinecek ve yardımcı olacak kadar sosyal medyayı kullanmak ikincil travmanın oluşumunu önlemek açısından oldukça önemli.
Duyguları ifade edin ve temas halinde olun:
Gün içerisinde yakınlarınızla ‘’Ne hissediyorum?, Hangi görüntüden nasıl etkilendim?, Neyden korktum? Aklımdan çıkmayan görüntü ne?‘’ vb. duygu ve düşüncelerinizi paylaşmak travmanın izlerini silmeye yardımcı olacaktır. Tam tersi ‘’Erkek adam ağlamaz. Kocaman adam oldun. Güçlü ol. Güçlü olmalısın.’’ gibi ifadelerden kaçının. Bu ifadeler kişinin duygularını bastırmasına ve travmayı işlemede zorlanmasına neden olacaktır. Benzer şekilde çocuğun duygularını ifade etmesine izin vermek, yaşına ve gelişim düzeyine uygun somutlaştırmalar yapmak travmayı işlemesine yardımcı olacaktır. Afet bölgelerine bireysel ve toplumsal destek vermek psikolojik iyi olma halimize yardımcı olacaktır.
Ruh ve beden bir bütündür.
Fiziksel sağlığınızı ihmal etmeyin:
Dengeli beslenme, düzenli uyku ve varsa kullanılan ilaçların takibi bu süreçte oldukça önemli.
Yas tutma sürecinize izin verin:
Unutulmamalıdır ki herkesin yas tutma süreci biriciktir. Bu zorlu süreçte yargılayıcı dilden ziyade kapsayıcı dili kullanmaya ihtiyacımız var. Kullanalım ki bireysel ve toplumsal ruh sağlığımızı koruyabilelim.
Psikolojik destek almaktan çekinmeyin:
Hissettiğiniz duygu durum giderek artıyor ve baş etmekte güçlük oluşturuyorsa bir ruh sağlığı uzmanından destek alın.
Belki biraz zaman alacak ancak birlikte iyileşeceğiz.
Kaynak: İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Psikoloji bölümünden Kln. Psk. Müge Leblebicioğlu Arslan
Deprem Sonrası Uyku Sorunları Çözümü İçin 7 Öneri
Tüm ülkeyi derinden sarsan ve yüzyılın felaketleri arasında yer alan Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen depremler sonrasında hem depreme maruz kalanlarda hem de dolaylı yoldan etkilenenlerde bazı psikolojik sorunlar ortaya çıkabiliyor. Bu sorunlardan birini de uyku problemleri oluşturuyor.
Deprem sonrasında görülen belirtiler arasında yer alan uyku bozuklukları; kişilerde uykuya dalma güçlükleri, uykuyu sürdürme güçlükleri, erken uyanma, dingin uyumama şeklinde görülebiliyor. Depremden sonra kişilerde ruhsal bir rahatsızlık olup olmadığından bağımsız olarak görülen bu belirtiler, aslında bireyi ruhsal olarak korumaya ve kurtarmaya yönelik olarak ortaya çıkıyor. Ancak depremden sonra görülen belirtilerin kişilerin günlük işlevselliğini bozması ve bir aydan daha uzun sürmesi gibi durumlarda mutlaka bir profesyonel yardım alması öneriliyor. Memorial Ankara Hastanesi Psikiyatri Bölümü’nden Uz. Dr. Esengül Ekici, deprem sonrası görülen uyku problemleri ile ilgili bilgi verdi.
Deprem sonrası akut stres bozukluğu görülebilir
Doğal bir afet olarak deprem pek çok psikolojik tepkiye yol açabilen bir travmadır. Bu psikolojik belirtilerin işlevsellik kaybına yol açtığı ve travmadan sonraki bir ayda görülmesi durumu “Akut Stres Bozukluğu” ya da ICD-11’e göre ise “Akut Stres Tepkisi” olarak isimlendirilir. Bu psikolojik belirtiler arasında, depremin istemsiz bir biçimde sıkıntı veren anılarının akla gelmesi, tekrarlayıcı düşler, depremin yeniden oluyormuş gibi hissedilmesi, sürekli bir biçimde olumlu duygular yaşayamama ve sürekli olumsuz duygusal durum, kendi, çevre ve dünyaya karşı olumsuz düşünceler, kişinin kendini yabancı gibi hissetmesi, zamanın hızlanması, yavaşlaması, deprem anını hatırlatan içsel olarak anı, duygu ve düşüncelerden ve dışsal olarak durum ve faaliyetlerden kaçınılması, uyku bozuklukları, kızgın davranışlar, her an tetikte olma, irkilme tepkisi ve odaklanma güçlüğü gibi durumlar yer alır.
Deprem sonrası görülen psikolojik belirtiler bireyi korur
Depremden sonra bu belirtilerin ruhsal bir rahatsızlık olsun olmasın görülmesi normaldir ve ruhsal olarak bireyi korumaya, kurtarmaya yönelik tepkilerdir. Hayat boyu bir travmayla karşılaşma sıklığı yüzde 50-60 oranındayken travma sonrası stres bozukluğu gibi bir psikiyatrik bozukluk olma olasılığı yüzde 8’dir. Bazı kaynaklara göre ise bu oran yüzde 2-5 aralığındadır. Deprem gibi bir doğal afette ise bu oran yüzde 20’lere kadar çıkabilir. Bu durumda her travmanın psikiyatrik bir bozukluğa yol açmadığı ve akut stres tepkisinin genel olarak yüzde 90-95 oranında tam olarak iyileştiği görülebilir.
Psikolojik ilk yardım travmanın etkilerinin azaltılmasını sağlar
Depremle ilişkili travmanın etkilerinin azaltılmasında ilk bir ayda yapılacak olan en önemli şey; kişinin temel gereksinimlerinin karşılanması, güvenliğinin, barınmanın ve temel hayat şartlarının sağlanmasıdır. Bunlar psikolojik ilk yardımın ana kısımlarını oluşturmaktadır. Psikolojik ilk yardım bireyin duygularının dinlenilmesi ve anlaşılması, duyguya değer verilmesi ve bireyin yanında olduğunun hissettirilmesini içerir.
Deprem korku ve kaygısı uyku bozukluklarını tetikleyebilir
Depremde travmaya doğrudan ya da dolaylı yollardan maruz kalan bireylerde, yani deprem bölgesinde kendi ya da yakını bulunanlar ile yaşananlara dışarıdan tanıklık edenlerde görülen psikiyatrik belirtilerden biri de uyku bozukluklarıdır. Uyku bozuklukları; uykuya dalma güçlüğü, uykuyu sürdürme güçlüğü, erken uyanma, dingin uyuyamama, kabus görme, gece uyurken ani irkilme gibi durumları kapsamaktadır. Bu belirtileri yaşayan bireyler uykuda kendilerinin de depreme yakalanabileceğini düşünebilir, korkabilir ve kaygılanabilir. Depremden sonra yaşanan bu korku ve kaygılar kişinin uyku düzeninin bozulmasına ve uyku problemleri yaşamasına neden olabilir.
Güvenli bir ortam ve uyku hijyeninin sağlanması uyku sorunlarını hafifletebilir
Toplumda örseleyici etki gösteren deprem varlığı, kendisine maruz kalanları daha çok etkiliyor. Ancak yazılı, görsel ve sosyal medyanın yaygınlaşması aslında yaşanan felaketin acısının ve kaygısının daha geniş kesimlerce hissedilmesini de sağlıyor. Depreme direkt maruz kalanlar başta olmak üzere, bu felaketin acısını ve korkusunu içinde hisseden kişilerde ortaya çıkabilecek uyku sorunlarının çözümü için uygulanabilecek uyku hijyeni önerileri şu şekilde sıralanabilir:
-Güvenli ve sıcak bir ortam sağlanmalı
-Yatma-kalkma saatleri düzenli olmalı
-Uyku saatine yakın çay-kahve tüketilmemeli
-Yatak odası karanlık, sessiz ve serin olmalı
-Yatak odası başka bir etkinlik için kullanmamalı
-Uykuya dalınamadığında uykuyla inatlaşmayıp yataktan kalkıp başka bir odaya geçilmeli ve karanlık ya da loş ışıkta oturulmalı
-Eğer uykusuzluk kişinin günlük işlevselliğini bozacak düzeye gelmişse profesyonel yardım alınması önerilmelidir
Kaynak: Memorial Ankara Hastanesi Psikiyatri Bölümü’nden Uz. Dr. Esengül Ekici
Depremden sonra hissedilen suçluluk duygusuyla nasıl başa çıkılabilir?
6 Şubat’ta yaşanan ve ciddi boyutta hasarlar oluşturan Kahramanmaraş depremi sadece çevre illeri değil, tüm Türkiye’yi derinden sarstı. Depremi birebir yaşamayan veya yakınları depremden etkilenmeyen kişilerin de deprem sonrası reaksiyonlar gösterebileceğini söyleyen DoktorTakvimi uzmanlarından Psikolog Sedef Yıldırım, bunların başında deprem korkusu denilen ‘seismophobia’nın geldiğini söylüyor.
Ölüm ve kaybetme korkusunun seismophobia ile ilişkilendirilebileceğini dile getiren Psikolog Sedef Yıldırım, “Tehdit unsuru yakın çevremizi, ailemizi kaybetme ihtimalimizdir. Sık sık tehlikede ve güvende olmadığımızı hissedebiliriz. Kapalı alanlara girmekten çekinebilir, gittiğimiz yerlerin deprem açısından güvenli olup olmadığı düşüncesini sık sık aklımıza getirebiliriz. Bu gibi durumlarda rutinlerimizin olması bizi güvende hissettirir. Kaygımızdan kaçmaktan ziyade deprem anında kendimizi nasıl koruyacağımızı, deprem anında neler yapabileceğimizi planlamak endişelerimizi kontrol altına almamıza yardımcı olur. Çocuklarımıza da depremi somutlaştırarak anlatmak, kendimizi afetlerden nasıl koruyabileceğimizi öğretmek, onlarla birlikte bir deprem çantası hazırlamak bu süreci anlamalarına ve kendilerini güvende hissetmelerine yardımcı olacaktır” diyor.
Suçluluk duygusuna karşı yapılabilecekler
Depremden fiziki anlamda etkilenmemiş kişilerin suçluluk duygusu içine girebileceklerini belirten Psikolog Sedef Yıldırım, “Bu durumun kalıcı olmaması adına kendimize sık sık hatırlamamız gereken birkaç şey şunlar olabilir: Enkazdaki bir canı çıkarma isteği çok değerli ve kıymetlidir fakat görevliler dışındaki bireyler bunu yapabilecek donanıma ve bilgiye sahip değildir. İstemeden zarara sebep olabilecek bir eylemde bulunmak yerine teyit edilen bir bilginin gereken yerlere ulaşmasını sağlamak yapabileceğimiz en önemli eylemlerdendir. Gücümüz neye el veriyorsa onu yapmamızın en doğrusu olduğunu kendimize sık sık hatırlatmak ve suçluluk duygusundan kaçınmaya çalışmak doğru olacaktır. İyileşmek ve unutmak insanın doğasında vardır” ifadelerini kullanıyor.
Rutinlerimiz iyi hissettirecek
Akut dönem sonrasını takip eden günlerde kapalı yerlere girmekten kaçınılmasının normal olduğunu söyleyen Psikolog Sedef Yıldırım, “Kaygınız kaybolana kadar bu kaçınma hareketini adım adım azaltmayı denemelisiniz. Güvendiğiniz biriyle birlikte sağlam olduğundan emin olduğunuz binalarda kısa süreli vakitler geçirmeyi deneyebilirsiniz. Sizi rahatlatan şeyleri yapmaya devam edebilirsiniz (yürüyüş yapmak, arkadaşlarınızla buluşmak, doğada vakit geçirmek, meditasyon vb). Rutinlerimiz bizi iyi hissettirecek en önemli unsur olma özelliğini taşıyor” diyor.
Deprem sonrası korku yaşamanın, negatif düşüncelere kapılmanın son derece doğal olduğunu belirten Psikolog Sedef Yıldırım, akut dönemin üzerinden uzun süre geçmesine rağmen rutinlere dönmekte zorluk yaşıyor, kaygılar azalmıyorsa bu noktada uzman desteği almanın çok önemli olduğunun altını çiziyor.
Kaynak: Psikolog Sedef Yıldırım
Photo by Dave Goudreau on Unsplash